ERZURUM - İHA / Atatürk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Savaş Eğilmez ve Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra Yıldız, Erzurum’da İslamiyet öncesi Türk kültürünün günümüzdeki yansımalarını araştırdı. Saha çalışmasıyla su, ateş, lohusalık, ocakçılık gibi birçok kadim inancın yaşatıldığı belirlendi. Araştırma, Türk kültürünün sürekliliğini ortaya koyarken Şamanist unsurların günümüz halk inançlarıyla nasıl harmanlandığını da gözler önüne serdi.
Erzurum'da İslam Öncesi Türk Kültürünün Yaşayan İzleri
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez ve Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra Yıldız tarafından yürütülen araştırma, Erzurum ve çevresinde İslamiyet öncesi Türk kültürünün günümüzdeki yansımalarını ortaya koydu. Şamanizmin izlerini taşıyan halk inançları, kültürel sürekliliğin ve dönüşümün izlerini gözler önüne serdi.
Türk Kültürü Binlerce Yıldır Canlılığını Koruyor
Türk kültürünün çok sayıda farklı medeniyetle etkileşim halinde olmasına rağmen kendi özünü kaybetmeden günümüze kadar ulaştığını belirten Doç. Dr. Savaş Eğilmez, kültürün toplumları ayakta tutan en önemli yapı taşlarından biri olduğunu vurguladı.
“Kültür, bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan yaşayış ve düşünüş biçimidir. Dayanışma ve birlik duygusu kazandırır. Türk kültürü, tarih boyunca farklı coğrafyalarda ve medeniyetlerde varlık göstermiş; buna rağmen temel değerlerini koruyarak insanlık tarihinin en zengin kültürlerinden biri haline gelmiştir” dedi.
Araştırma 583 Kişiyle Gerçekleştirildi
Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra Yıldız tarafından yürütülen saha araştırmasında 26 ile 74 yaş aralığındaki 583 kişiyle anket yapıldı. Katılımcıların yüzde 53’ü kadın, yüzde 47’si erkekti. Elde edilen bulgular, İslamiyet öncesi Şamanist inançların bugün hâlâ Erzurum halkının yaşamında varlığını sürdürdüğünü ortaya koydu.
Suyun Kutsallığı ve Yağmur İnancı
Araştırmada dikkat çeken unsurlardan biri, Erzurum halkının su kaynaklarına duyduğu büyük saygı oldu. Özellikle yağmur suyunun kutsal kabul edilerek toplanması ve şifa amacıyla kullanılması, eski Türk inanç sisteminde suya atfedilen manevi değerin günümüzde de sürdüğünü gösterdi. Söğütlü Göleti çevresinde anlatılan efsaneler, su kültünün yaşayan örnekleri arasında yer aldı. Bu efsaneye göre, göletteki yaralı balıkların birer gazi olduğu ve askerlerin burada su içerken şehit edildiğine inanılıyor.
Ateşe Yönelik Şamanist İnançlar Sürdürülüyor
Ateşin kutsal kabul edilmesi anlayışı Erzurum’da günümüzde de güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Halk arasında ocağın boş yere yakılmaması gerektiğine inanılıyor. Ateşin suyla söndürülmesinin uğursuzluk getireceği düşüncesi hâlâ yaygın. Ayrıca yanan ateşe yaklaşmak, ateşin küllerine dokunmak veya gölgesiyle oynamak hoş karşılanmıyor. Özellikle çocukların ateşe veya küle yakın durması istenmiyor. Ocağın üzerinde suyun boş yere kaynamasının ise evden ölüm çıkacağına işaret ettiğine inanılıyor.
Dağ, Ağaç ve Atalar Kültü Yaşıyor
Eski Türk inancında önemli yer tutan dağ, ağaç, orman ve atalar kültü Erzurum’da hâlâ halk inançlarının merkezinde bulunuyor. Örneğin Abdurrahman Gazi Türbesi, bir dağın tepesinde yer alıyor. Rivayete göre, savaşta başı kesilen Abdurrahman Gazi, başını kolunun altına alarak dağa tırmanmış ve burada can vermiştir. Yerel halk, Erzurum’a gelen misafirlerini mutlaka türbeye götürüyor. İnanışa göre, Gazi’yi ziyaret etmeyen kişiler Erzurum’dan ayrılmaz.
Doğaya Saygı ve Cin İnancı
Bölge halkı, dağlık ve ıssız yerlerde bulunan kayalık alanların cinlere ait olduğuna inanıyor. Bu nedenle bu bölgelerden taş ya da çiçek almak uğursuzluk sayılıyor. Sessiz olunması gerektiği düşünülüyor; ayrıca buralarda hayvan yuvalarına zarar verilmemesi, kaya üstlerine tuvalet yapılmaması gerektiği belirtiliyor. Aksi halde hastalık gibi cezaların geleceği düşünülüyor. Aynı inançlar, lohusa kadınlar için de geçerli.
Lohusalık Döneminde Koruyucu Ritüeller
Eski Türk kültüründen günümüze ulaşan lohusalık dönemine ait ritüellerin pek çoğu hâlâ Erzurum’da uygulanıyor. Lohusa kadının başucuna bıçak, Kur’an veya eşine ait bir giysi konuluyor. Kadın 40 gün boyunca yalnız bırakılmıyor. Beşiğin boş yere sallanması uğursuz sayılıyor. Yastığının altına iğne konulması, kıyafetine iğne iliştirilmesi gibi uygulamalar, “alkarısı”ndan korunmak için yapılıyor. Adet dönemindeki kadınların lohusa odasına girmesi de uygun görülmüyor.
Kutsal Sayılan Sayılar ve Ritüeller
Erzurum halk inançlarında, 7 sayısı özel bir anlam taşıyor. Bir kızın kısmetinin 7 yılda bir açıldığı, ağaçların 7 yıl meyve verdiği ve 7 yıl vermediği, memlekette 7 yıl bolluk ve 7 yıl kıtlık yaşandığı yönünde inançlar hâlâ halk arasında yerini koruyor. Gelinlerin kuşakları ise üç kez beline dolandırıldıktan sonra bağlanıyor.
Ocakçılık Geleneği ve Halk Şifacılığı
Araştırmada öne çıkan bir diğer unsur da Ocakçılık Geleneği oldu. Sarılık, lohusalık ya da nazardan korunma gibi durumlarda halk şifacılarına başvurulması, Şamanist şifa ritüellerinin bugüne uzanan bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu gelenek zamanla bedensel olduğu kadar ruhsal hastalıkların tedavisi için de kullanılmaya başlanmış. Ocaklar, Türk halk hekimliğinin temel kurumları olarak öne çıkıyor ve bu geleneğin “el verme” yoluyla sonraki kuşaklara aktarıldığı ifade ediliyor.