Hayat, insanla insana dokunarak anlam kazanır. Bir bakışla güç bulur bazen yüreğimiz, bir omuzla geçer en karanlık gece. Ama ne acıdır ki, en çok değdiğimiz ellerden yana yara alırız. Çünkü insan, çoğu zaman en çok kıymeti bilineni görmezden gelir. Bu yüzden bugün, içimizden dökülen bir sitemi konuşalım istiyorum: "İnsan insanın nankörü olmasın."
İnce Bir Çizgi
Bir dostlukta, bir evlilikte, bir kardeşlikte… Karşılık beklemeden verilen emekler vardır. Gece uykusunu bölen bir mesaj, yol ortasında bırakmamak için edilen bir çaba, sessizce yutulan bir haksızlık… İşte bunlar görünmeyen ama ilişkiyi ayakta tutan ince bağlardır. Ne yazık ki; bazen bu bağlar görmezden gelinir, üzerlerine basılarak yürünür.
Emeğin Kıymetini Bilmek
Birine omuz vermek, onun yükünü taşımaya yardım etmektir. Ama o kişi gün gelip sizi yük gibi görürse, işte o zaman yorgunluk sadece bedende değil, kalpte başlar. Bu yüzdendir ki insanlar "Ben kimseye emek veremem artık" diyecek noktaya gelir. Oysa mesele emek vermek değil; emeğin kıymetini bilene denk gelmektir.
Teşekkür Etmek mi Eleştirmek mi?
Nankörlük, sadece teşekkür etmeyi unutmaktan ibaret değildir. En çok da hak edileni hiçe saymaktır. Oysa bir "iyi ki varsın", bir "sen olmasaydın başaramazdım" sözü, bir yüreği yıllarca ayakta tutabilir.
Gönlü Kör Olmak
Değerli dostlar, bir gün birine “Senin için çok şey yaptım” demek zorunda kalıyorsanız, o kişi zaten kördür. Gözleri görmüyor değil; gönlü kör, vefası eksik… Bu yüzden; insanların gönlünü kazanmak için değil, gönlü olan insanlarla yol yürümek için çaba harcayın.
İnsan insanın nankörü olmasın, dostlar. Verilen onca emeğin kıymeti bilinsin. Emek, sadece alın terinde değil; sabırda, anlayışta, fedakârlıkta da gizlidir. Kıymet bilenler çoğalsın ki, insan insana şifa olsun.
Unutmayın…
"İnsan, insana hem en büyük armağan hem de en ağır imtihandır."
Kalbinize dokunanlara hoyrat davranmayın.
Gelin dostlar, vefayı hatırlatalım. Kıymet bilmeyi çoğaltalım.
Çünkü en büyük iyilik, bir insanın yüreğine iyi gelmektir.